25 Kasım 2010 Perşembe

Valencia 6 - 1 Bursaspor


Çok fenaydı ya. Hani şuraya olumlu 1-2 şey karalamak istiyorum ama kesinlikle olmuyor. Dün oynanan karşılaşmanın herhangi bir 10 dakikasını izleyen biri bile bu kanıya rahatça varabilir. Türk futbolunun kara günlerinden biriydi. Bir ara 8-0'ı kırabilirler mi acaba diye düşünmedim de değil hani. Bu yazıda en az maç kadar ülkemizde hakim olan ve benim çok yanlış bulduğum bir anlayıştan da bahsetmek istiyorum.

İnsanlar teselli buluyor. Bursaspor Şampiyonlar Ligi tarihindeki ilk golünü attı diye. Futbolcular seviniyor, manşetlerden 6-1'den önce bu yer alıyor. Açıkçası bunu çok yanlış buluyorum. İlerde tarih sayfaları araştırıldığında Bursaspor'un ilk golünü 5-0 gerideyken attığı gerçeği kabak gibi ortaya çıkacaktır. Bugünlerde karnaval ortamı yaratmasının aksine durumun acizliği o zamanlar gözler önüne serilecektir.

İspanyol basını da açıklama yapmış. " Bursaspor Şampiyonlar Ligi'ne yakışmıyor. " diye bir açıklama gelmiş El Pais gazetesinden. Sporda milliyetçiliğinin olmaması gerektiğini sonuna kadar savunmuşumdur. Burada da savunuyorum. Hiç öyle hemen karşı atağa kalkmaya İspanyolları yerden yere vurmaya gerek yok. Bursaspor oraya kesinlikle yakışmayan bir takım. Zaten şampiyon olduklarında bu arenada napacakları konusunda aylar öncesinden endişelenmeye başlamıştık. Endişelerimizin boşa olmadığını yenilen o kadar golden sonra da anlamış olduk.

Bu bir maç değerlendirmesinden ziyade Bursaspor'un Avrupa değerlendirmesi gibi oldu farkındayım ama maç hakkında ciddi anlamda bir şeyler yazmak istemiyorum. Çünkü maçın her saniyesini domine eden bir Valencia vardı sahada. Başta kaleci Ivankov olmak üzere Bursa ekibini bu kadar çaresiz gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Yarı arasının ardından sahaya tekrar çıkacak olmak onlara resmen acı vermiş olmalı. Valencia'yı tebrik etmek lazım ne diyelim. Hakettikleri maç, hakettikleri skor kesinlikle.

Yazının tümünde de Bursaspor'u yerden yere vurdum ve milliyetçilik olmaması gerektiğini savundum. Bu düşüncemi de açıklayarak yazıya noktayı koyuyorum. Öncelikle şunu söyleyim ki elbette ki söz konusu milli maçlar olunca sonuna kadar milliyetçilik olacak. Avrupa'da oynayan Türk takımları olunca da herkes tek yürek olup ekran başına geçecek tıpkı bir Beşiktaş taraftarı olmama rağmen baş düşmanımız Bursa'nın maçını " belki bir sürpriz yaparlar " ümidiyle izlediğim gibi. Ancak maç bittiğinde tabelada 6-1 yazıyorsa işte orda susacaksın. Rakip takım seni dağıtmıştır ve sana ancak susmak kalır. Bir sonraki maç tekrar aynı heyecanlarla televizyon karşısına geçilir elbette ki ama bir yerden sonra yapılacak körü körüne milliyetçiliğin hiç bir şey getirmeyeceğinin de bilincinde olmak gerekir. Bu konuda en güzel örnek de NBA'deki temsilcimiz Hidayet Türkoğlu. Nasıl " En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu " seçildiğinde göğsümüz kabardıysa, son 2 sezondur ligin beklenenin en altında kalan oyuncusu olduğunu da paşa paşa kabul edeceğiz. Hido çıkıp 2 sayı 2 ribaund yaparken hala gidip takımına, antrenörüne, yaşadığı şehire suçlamalar yağdırıyorsak işte o bahsettiğim milliyetçilik abartılmış, amacından sapmış olur.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder