18 Ağustos 2015 Salı

Steve Kerr

Steve Kerr basketbolu takip etmeye başladığım günden bu yana hayatımda olan bir isim. Onu oyuncu, yönetici, yorumcu ve son olarak da baş antrenör görevlerinde takip ettim. Oyunculuk döneminde göze çarpan ilk şey kuşkusuz kazandığı 5 şampiyonluk. Daha derine indiğimizde ise hep örnek organizasyonların bir parçası olduğu görmekteyiz. Aktif basketbol kariyeri sonrasında da hep NBA'in bir parçası olmaya devam etti ve bugün geldiği nokta takdire şayan.
Michael Jordan'lı Chicago Bulls'un ikinci three-peat'inin bir parçası olan Kerr, sonrasında Popovich-Duncan'ın Spurs'ünde de 2 şampiyonluk kazandı. Oyunundan aklımda kalan tek şey (belki de oyununun tek güçlü silahı) inanılmaz keskin bir üçlükçü olmasıydı. Ceza şutları konusunda master yapmış bir isimdi. NBA kariyerinde çıktığı 910 maçın yalnızca 30'unda ilk 5 başlamasına rağmen onu şampiyon takımlar için vazgeçilmez kılan da bu özelliği oldu. Basketbolu da 2003 Spurs şampiyonluğuyla beraber bıraktı. 1995-1999 yılları arasında üçü Bulls biri Spurs olmak üzere art arda dört şampiyonluğunun bulunması da lig tarihinde sık rastlanmayan bir detay olarak hala akıllarda.
Sonrasında onu Phoenix Suns'ta başkan ve genel menajer görevlerinde gördük. Dönemin en hızlı basketbolunu oynayan Suns'ın başkanlık koltuğunda olması sanki geleceğin bir habercisi gibiydi. Modern basketbolun temellerinin atıldığı Suns'ta Mike D'Antoni ve Alvin Gentry'nin oynattığı hızlı oyun ve bu oyunda göze çarpan üç sayılık atışların önemini yıllar sonra Warriors'ta fazlasıyla görecektik. O yılların iddialı Suns kadroları playofflarda hep Spurs'e eleniyordu, Kerr de başkanlıktaki ilk yılından bundan kurtulamadı. 2010'da Spurs lanetini kırdılar ancak Kobe Bryant ve Lakers engeline takıldılar. Bu hüsranların sonucunda Suns elle tutulur hiç bir başarıya ulaşamadı ve Steve Kerr'ün başkanlık CV'si sönük kaldı. Geriye dönüp baktığımızda 2008 yılında Suns efsanesi olma yolunda ilerleyen Shawn Marion'ı Shaquille O'Neal karşılığında Heat'e takasladığını görüyoruz. Kerr'ün o dönem radikal kararlar almaktan çekinmeyen bir başkan olduğunu söylemek mümkün.
Hikayenin en güzel kısmı ise kuşkusuz geçtiğimiz sezonla beraber başladı. Steve Kerr'ün iyi bir baş atnrenör olma yolunda yol kat ettiğini sıkça okuyorduk ve bunu pratikte görme şansı nihayet bizlere verilmişti. Sonuç normal sezon lig birinciliği üzerine şampiyonluk oldu. Kerr bundan daha iyi bir ilk yıl geçiremezdi kesinlikle. Modern basketbolu iliklerimize kadar hissettiğimiz Warriors takımında Kerr'ün en büyük avantajlarından biri de yardımcı antrenör Alvin Gentry idi. Kerr'ün Suns'ta başkanlık yaptığı dönem takımın baş antrenörü olan Gentry'nin hızlı basketbol anlayışı konusunda bir duayen olması Kerr'ün bu sistemi adapte etmeye çalışırken karşılaşabileceği sorunları minimuma indirdi. Bunun yanı sıra Kerr'ün oyunculuk yıllarında Phil Jackson ve Gregg Popovich gibi NBA tarihine damga vurmuş iki koçla çalışması, Gentry'nin getirdikleriyle birleşti. Ortaya ligi domine eden karşı konulamaz bir yapı çıktı. Geçtiğimiz yıl izlediğimiz Warriors'ta her şeyden bir parça bulduk. Spurs'ün alan kullanımı ve topu hızlı dağıtması, Suns'ın hızlı oyunu, tam olmasa da Zen Master'ın üçgen hücumundan esintiler gözlemledik. Tüm bu elementleri harmanlayıp ortaya kusursuz oyun planını çıkarmasından dolayı Kerr'ü yücelteceğimiz nokta tam olarak burası. Basketbolda her geçen yıl üçlüklerin öneminin artması bilinen bir durumdu. Kerr ilk yılında ortaya çıkardığı sistemle bu evrimi hızlandırdı diyebiliriz. Baş antrenörlükte geçirdiği ilk yılın ardından herkesin saygısını fazlasıyla kazandı ve bunu sonuna kadar hak ediyor.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder