22 Kasım 2010 Pazartesi

Kayserispor 0 - 0 Galatasaray



İzlediğim en ilginç maçlardan biriydi kesinlikle. Her dakikası pozisyon, hatta daha da ileri gidersek her dakikası kaleye çekilen bir şut izlediğimiz heyecanın dorukta olduğu bir karşılaşmaydı. Sahada mücadele, hırs, kurgulanmış oyunlar kısacası hemen hemen herşey vardı ama 42 şut izlediğimiz bu maçta gol sesi çıkmaması da iki takımın nasıl bir bitiricilik yeteneğine sahip olduğunu konusunda bir kere daha düşünmeye itti beni.

42 şut ! Bir Beşiktaş taraftarı olarak geçtiğimiz sezonun ilk yarısında oynanan 17 maçta toplam 42 şut atıp atmadığımızdan emin değilim. Bir maç için çok çok fazla bir rakam ve insan ister istemez bunu görünce en az 4-5 gollü bir maç bekliyor. Ama karşımıza çıkan skor da 0-0. Ama bu skorun marifeti takımların kalecileri değil maalesef , hücum oyuncularının beceriksizliği. Hani abartmak gibi olmasın şutların yarısından fazlası gökyüzüne gitti. Ne Hamidou ne de Ufuk yerlerinden bile zıplamadılar bunlar için. Ancak şu ana kadarki kelimelerim kaleciler hiç bir şey yapmamış gibi bir izlenim yarattı. Durum tam olarak da böyle değil elbette ki Elano'nun boş kaleye 2 metreden yuvarlayacağı topu havada kapan Hamidou ve birebirde açık ara bomboş olan Santana'ya geçit vermeyen Ufuk'u da bir tebrik etmek lazım. Ancak hala üstüne basa basa söylüyorum ki maç bitiricilik anlamında felaketti, yani Schuster'in ligimize yaptığı yakıştırmayı ne kadar ağzına tıkan bir mücadele varsa sahada, Alman hocayı o kadar haklı çıkaran da bir beceriksizlik vardı.

Galatasaray için de özel bir paragraf açmak istiyorum. Ciddi anlamda kötü durumdalar. Alınan sonuçları bir kenara bıraktım, ortaya konan futbol hiç ümit vermiyor. Hele ki ortada öyle bir Kewell var ki artık bu maçtan sonra bir daha ilk 11 için düşünülmemeli bile bence. Trabzonspor maçında Serkan Balcı'nın kısa sürede onu nasıl rezil ettiğinden bahsetmiştim. Ama bu maçtan sonra fiziksel anlamda daha iyi bir görünüme kavuşacağını beklerken o yerinde saydı ve dün de o Trabzonspor maçındaki Kewell'ın aynısı bu sefer 90 dakika sahadaydı. Sene sonunda takımdan ayrılmasına kesin gözüyle baktığımı söyleyerek bir diğer oyuncuya geçiyorum. Emre Çolak Yeteneğinin Arda Turan'la kıyaslandığını düşündüğümüzde ortaya daha çok şey koymasını beklediğim bir oyuncu. Ancak o da fiziksel gelişimini mi tamamlayamamış yoksa güce dayalı idmanlara mı katılmıyor nedendir sahada tam bir ölü gibi. Gerek mücadelelerde patır kütür yere düşüyor, gerekse attığı paslar şutlar hep çok zayıf kalıyor. Kendini güçlendirmesi gerektiği apaçık ortada. Umarım ki bu eksiklik erken farkedilir. Son parantezim ise Aydın Yılmaz'a. Daha doğrusu Aydın Yılmaz tercihine. Hem Rijkaard hem de Hagi inatla kritik giden maçlarda onu sonradan oyuna alıyorlar. Açıkçası hiçbir anlam veremiyorum yani tamam arada çıkıp atıyor ama o kadar nadir ki. Bu sezonluk hakkını da işte o 90'da atıp 92'de elendikleri Avrupa maçında harcadı Aydın. Başka bir takımda kiralık olarak tecrübelenmesini beklerken her daim bu göreve soyundurulan bir oyuncu olarak 2 yıldır görev yapıyor genç oyuncu. Oyuna alınması kadar oyundan çıkan oyuncu da yanlış. Sabri Sarıoğlu her ne kadar ligin en çok eleştiri alan oyuncusu olsa da Adnan Polat'ın maç sırasında kurduğu o cümleye sonuna kadar katılıyorum ;

" Yapma hocam Sabri çıkartılır mı hiç ? "

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder