20 Ekim 2010 Çarşamba
NBA Off-Season 2010
NBA tarihi boyunca çok ses getiren off-season’lar yaşadı . Ancak bu seferki diğerlerine benzemiyordu . Diğerlerinin aksine 2010 yazı NBA’i tamı tamına 3 yıl meşgul etti . Planlar yapıldı , senaryolar kuruldu . Bu planların bazıları suya düştü , bazıları yoktan var edildi . Ve hepsinin ardından gerçekten de 3 yılı meşgul edecek kadar varmış dedirten bir ölü sezonu geçirmiş bulunmaktayız . Şöyle bir baktığımızda birçok yöneticinin yüzünün güldüğünü görüyoruz ancak en az onlar kadar somurtan bir kalabalık da karşımızda . İşte hafızalardan silinmeyecek 2010 ölü sezonunun takım takım yapılan geniş değerlendirmesiyle karşınızdayız ;
New York Knicks
Knicks’le başlıyorum çünkü en büyük planları onlar kurmuşlardı , sırf bu yaz uğruna koca organizasyon sezonlarını çöpe attı . Ancak tüm bu fedakarlıklardan sonra istediklerini elde ettiler mi dersiniz ; “ Kısmen “ demek bile iyimser olacak sanırım . Salary Cap’lerini ayarlamak için birçok oyuncusundan vazgeçen köklü ekip , yaz başlarken kadrosuna birden fazla süperyıldız katabilecek bir boşluğa sahipti . Onlar adına her şey iyi başlamıştı , yaza en hızlı giren takım oldular ve ilk süperyıldızlarına imzayı attırdılar . Amare Stoudemire 100 M karşılığında Knicks’in yolunu tuttu . Mike D’Antoni ve Amare’yi tekrar buluşturan bu hamle birçok otorite tarafından kusursuz olarak yorumlandı . Kuşkusuz taraftarları mutlu eden bir hamleydi ancak bu dönemi senelerdir bekleyen taraftar mutlu olmaktan çok mest olmayı hak ediyordu . Bunun yolu da şüphesiz ikinci bir süperstardan geçiyordu , çabalandı ancak olmadı . Peki Knicks Amare’den sonra boş mu durdu ? Tabii ki hayır . Takımın yıllardır çok dert yandığı pozisyon olan oyun kurucu mevkiine ligin kalburüstü guardlarından Raymond Felton’ı getirdiler . Azubuike ve Roger Mason gibi müthiş iki görev adamıyla anlaştılar . Bunlara ek olarak da mücadele diyince akla gelen ilk isim olan Ronny Turiaf da New York şehrine yerleşmiş bulunuyor . Oldukça hesaplı ve akıllı işler yaptılar . Kayıplara şöyle bir bakarsak da David Lee gitti ama Amare onu aratmayacaktır . Özetleyecek olursak , Knicks geçtiğimiz sezona oranla kat kat iyi bir kadro kurdu . Takımı üstüne kurabilecekleri bir adamla anlaştılar , yan parçaları iyi monte ettiler . Ama tüm bunlara rağmen geriye hevesi kursağında kalmış bir taraftar bıraktılar . Çilekeş Knicks taraftarı bir yıl daha beklemeye mahkum edildi ve bu sefer 2011 onların son umudu olacak .
Miami Heat
Bir rüya olsa gerek Heat’in yaşadıkları . Sessiz ve derinden yürütülmüş bir rüya . Tüm bu rüyanın merkezindeki adam ise hayatını bu işe adamış Pat Riley . Müthiş ikna kabiliyetiyle koçlukta olduğu kadar başkanlık görevinde de ne kadar iyi olduğunu gözler önüne sermiş oldu . Hepimizin bildiği gibi takımın öncelikli hedefi Wade’i takımda tutmaktı . Ama sonradan anladık ki çok çok daha büyük hedefler söz konusuymuş . Bir sabah kalktığımızda Bosh’u Heat’le anlaşırken duyduk ve daha bunun şokunu atlatamadan son 2 sezonun MVP’si de canlı yayında milyonlarca insanın gözü önünde tarihe damga vuracak o üçlüyü tamamladı . Toronto’da her fırsatta rahatsız olduğunu dile getiren Bosh , kendi için en iyi kararı verdiği demecini verirken yüzündeki gülümsemeden her şeyi anlayabiliyorduk aslında . Ne kadar büyük bir işe kalkıştıklarının o da farkındaydı . LeBron’un takıma katılışından bir hafta sonra yapılan o inanılmaz törende de artık tüm gerçekliğiyle göz önüne serildi durum . Beraberlerdi . Chris Bosh – Dwyane Wade – LeBron James . 2003 jenerasyonun en yetenekli 4 oyuncusundan 3’ü aynı çatı altında ortak bir hedef için buluşmuştu ; Hanedanlık . Dışardan bakıldığında Miami adına mükemmel bir hamle gibi görünse de biraz da bireysel olarak incelediğimizde durumun oyuncular için o kadar da mükemmel olmadığı sonucuna varmak zor olmuyor açıkçası . Bunu anlamak için sadece tarihe geri dönüp bakmak yeterli . Büyük oyuncular hep kendileri ve yanlarındaki o tek yardımcılarıyla çabalayarak büyük oyuncu oldular . MJ – Pippen , Malone – Stockton ve daha niceleri . Şimdi Miami’de olan durum ise bunlardan biraz farklı . 3 tane ayrı ayrı NBA’e damga vurabilecek oyuncu beraber ve kazanılacak ortak takım başarıları var ancak ne yazık ki bireysel ödüller yalnızca birine verilebiliyor . Bir diğer deyişle bu üç oyuncu işin kolayına kaçmış oldular . Kariyerleri adına mükemmel bir hamle , kimse aksini iddia edemez , ancak doğrusunu söylemek gerekirse bireysel olarak gelebilecekleri yerden çok daha azını elde edecekler . Bu akıl alması güç üçlünün toplanmasının dışında Miami’nin de görev adamı hamleleri oldu elbet . Rakip takımın gözü süperstarlardayken ceza şutlarını kesmesi için takıma ligin en keskin şutörlerinden Mike Miller takıma katıldı . Bunun yanında ligin en eski oyuncularından Juwan Howard’da tecrübesiyle şampiyonluk için ter dökecek . Bir diğer monte edilen parça ise Zydurnas Ilgauskas oldu . LeBron’un kariyerinin ilk yılından beri beraber oynadığı bu 2.21’lik dev takıma katılarak pota altı için müthiş bir derinlik sağlamış oldu . Yeni bir hamle olmasa da isminden mutlaka bahsetmemiz gereken bir diğer isim ise Udonis Halsem . Bu yaz hoş olmayan olaylarla gündeme gelse de Haslem’in görevini en iyi şekilde yaptığını ligi takip eden herkes onaylayacaktır . Tüm bunların yanında Haslem’in cap durumunu gözeterek alacağı parada müthiş bir indirime gitmesi de takımda nasıl bir şampiyonluk atmosferi gözler önüne seriyor sanırım . Miami’ye de genel olarak şöyle bir bakarsak , çok kritik bir adaptasyon süreci onları bekliyor . Bu kadar yeni oyuncunun takıma uyum sağlaması Riley’in yüzünü bir nebze daha fazla güldürecek . 29 takımı daha ölü sezondan endişelendirmeyi başaran bir yönetici olarak purosunu içerken göreceğiz onu .
Los Angeles Lakers
Bu işi biliyorlar . Artık bu göreceli bir şey olmaktan çıktı . Lakers transferden anlıyor . Açık ve net . Kimse onlardan serbest oyuncu havuzundan süperstar kapmalarını beklemiyordu , tek yapmaları gereken takviye yapmaktı ve bunu da fazlasıyla başarmış durumdalar . Lakers taraftarının yakındığı bir durum vardı ; Derek Fisher . Yıllar boyu bu takıma emek vermiş tecrübeli oyun kurucu yeri geldiğinde maç kazandırmayı bile başarmıştı bu yaşına rağmen . Fisher hakkında kötü bir şey söyleyen çıkmadı elbet ama yaşı itibariyle artık ona destek olması gereken bir oyuncu lazımdı takıma . Lakers yönetimi de ölü sezonun başlamasıyla beraber anında düğmeye bastı ve Steve Blake ile anlaştı . Fisher-Blake oyun kurucu rotasyonu iki tane orta seviye ismi kapsıyor ancak bu tam olarak da Lakers’ın istediği şey . Neticede takımda birçok yıldız oyuncu var ve oyun kurucu mevkiinde de daha mütevazı birkaç oyuncu onların tam istediğiydi ve oldu da . Bir diğer mükemmele yakın takviye de Matt Barnes oldu tartışmasız . Benchi derinleştirmek adına daha iyi bir hamle yapılamazdı . Tabii bizler için de serbest oyuncu pazarında mevcut olan en iyi görev adamını bir anda Lakers forması altında görmek ilginç oldu . Artest’in arkasına yapılan bu yerinde takviye , rotasyondaki derinliği iyice arttırdı . Son yılların başarılı takımlarında başarılı işler yapan Barnes , kendi gibi oynadığı takdirde Lakers’a çok çok ekstra bir katkı sağlayacaktır. Bu iki hamlenin arkasında pek de dikkat çekmeyen bir isim var . 15 yıllık NBA veteranı Theo Ratliff de nihayet tepeye oynayabilecek bir takımda yer bulmuşa benziyor . Kimilerine göre sıradan bir hamle gibi görülebilir ancak Mbenga’nın gidişini de göz önünde bulundurursak çok yerinde bir transfer oldu . Olası bir Bynum sakatlığında Ratliff’e çok iş düşecektir . Zaten kariyerinin sonlarına yaklaşan Ratliff ordan oraya sürüklenen bir oyuncu olmaktan bıkmış olacak ki veteran minimuma Lakers’a katıldı . Ve iddia ediyorum ki sağlıklı bir Theo Ratliff , Dwight Howard kadar iyi bir blokçudur . Son iki yılın şampiyonunu bu üç nokta atışı transferden sonra izlemek çok daha keyifli olacak . Kağıt üzerinde baktığımızda hiçbir eksiklikleri bulunmuyor , kilit oyuncuların sağlıklı kalmaları onlar için anahtar olacak . Üçüncü bir şampiyonluk neden olmasın ?
Boston Celtics
2000’li yılların bir karmasını yapsak , o karmadaki oyuncuların hemen hemen yarısını şu an Boston forma altında bulacağız . Onların oturmuş bir müthiş 3’lüsü vardı ve yapmaları gereken temel şeyler belliydi . Takıma uzun takviyesi yapılacak ve bench derinleştirilecekti . Sakatlıklarla boğuşan Perkins’in yanına bir de emekliliğini açıklayan Rasheed eklenince Celtics potaaltında alarmlar çalmaya başladı . Neyse ki durum Boston yönetimi tarafından erken fark edildi ve veteran uzun Jermaine O’Neal takıma katıldı . Genç Semih’in de kadroda olduğu düşünüldüğünde iyi bir potaaltı ekibi oluşturulmuşa benziyordu . Jermaine O’Neal’ın eski günlerinden eser kalmasa da oraya tam oturmuştu kuşkusuz . Ancak durum Jermaine’le sınırlı kalmıyordu . Uzun takviyesine doymayan Celtics bu sefer de bir NBA efsanesini kadrosuna katıyordu ; 18 yıllık veteran Shaquille O’Neal . Yazın başında dertli dertli düşünen Kelt taraftarları , şimdi hangi oyuncunun ne kadar süre alacağını tartışır duruma gelmişlerdi . Uzun takviyelerinin yanında franchise oyuncusu Paul Pierce’la tekrar anlaşan Boston yönetimi eski oyuncusu Delonte West’e de kontrat vererek transfer dönemini kapamış oldu . Yalnız ortada şöyle bir gerçek var ki Celtics bu yıl da yaşlı ekolünden kopamadı . Gerek Jermaine gerekse Shaq oldukça yaşı ilerlemiş oyuncular ve buradan da kolaylıkla anlayabiliyoruz ki Boston günü kurtarmaya çalışıyor. Bu strateji yıllar boyu birçok takım tarafından izlendi ve genellikle başarılı olduğu görüldü ancak Celtics artık son noktaya gelmiş durumda . Tüm bu yaşlı kurtların başarıya ne kadar aç oldukları merak konusu . Shaq’ın aklında iyi bir final düşüncesi , Jermaine’in kariyerini canlandırma çabası , süper 3’lünün de biraz daha tarihe kazınma fikri mevcut ancak bu ihtiyarlar düşünceyi icraate dökmekte ne kadar başarılı olacaklar ? Kötü geçecek bir sezon tüm bu rüyanın sonu olabilir .
Chicago Bulls
Yukarıda birçok nokta atışı transferden bahsettik . İşte onların hepsinden keskin olanını Bulls gerçekleştirdi . Carlos Boozer bu takıma yapılabilecek en iyi hamleydi ve oyuncu 5 yıllık bir kontratla Bulls’a katıldı . Uzunlarının hücumdaki yetersizliğinden çok sıkıntı çeken Bulls Boozer’la beraber bu soruna da çözüm bulmuşa benziyor . Noah savunmada tam bir canavar olsa da söz konusu hücum olunca gerçekten kısıtlanan bir oyuncu . Bu sezon Boozer’la oluşturacakları sakatlıklardan uzak bir ikili sahanın her iki yanında da takır takır işleyeceğe benziyor . Boozer’ın post oyunlarının sonucunda dışarıda boş kalacak bir cezacıya da ihtiyacı vardı Bulls’un . Serbest oyuncu pazarının kadife bileklernden Kyle Korver da 3 yıllık 15 M’a bağlandı . Onu artık daha önemli bir rolde izleyeceğiz . Uzun rotasyonunda Boozer-Noah ikilisini arkasına da drafttan Ömer Aşık’ı çeken Bulls tüm bu isimlerin yanına bir de Kurt Thomas’ı ekleyerecek o bölgeyi iyice sağlamlaştırmış oldu . Değişmeli olarak oynayacak bu dörtlü Doğu’nun sert potaaltı oyuncularına karşı oldukça iyi iş çıkaracak . Tabii bir kez daha hatırlatalım ki Boozer’ın sağlığı yerinde olursa .
Orlando Magic
Bir şampiyonluk adayı daha . Birçok takımın aksine sistem arayışında olmayan bir takım Magic . Çünkü onlar bu denemeleri birkaç sezon önce yaptılar ve artık bunun meyvesini yiyorlar . Dwight Howard eksenli işleyen sistemde ana oyuncular değişmedi ancak yan parçalarda birkaç değişim oldu . Öncelikle sisteme iyi uyum sağlamış bir oyuncu kaybettiler . Matt Barnes ezeli rakipleri Lakers’ın yolunu tuttu . Onun boşluğunu da aynı tarz ancak bir gömlek alt bir oyuncuyla kapattılar . Eski 3’lük şampiyonu Quentin Richardson cüzi bir miktar karşılığında Magic forması giymeye razı oldu . Sistemin ana felsefesi olan Howard’ın dışarıya çıkardığı topları çok iyi değerlendirebilecek bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz ancak bir süredir ortalarda yoktu . Eski günlerini bir parça olsun anımsatacak bir oyun oynasa görevini yerine getirmiş olacak . Q-Rich dışındaki takviyeler ise guard rotasyonuna yönelik oldu . Nelson’ın sakatlığından çok başı ağrıyan Magic yönetimi çareyi Knicks’te başarılı bir sezon geçiren Duhon’u kadroya katmakta buldu . Nelson’ın arkasında görev almayı kabullenen Duhon da kariyeri boyunca aradığı tepeye oynama sevdasına nihayet erişmiş görünüyor . Bir diğer kısa takviyesi de iç transferde oldu . Emekliliği beklenen Jason Williams tekrar kontrat imzaladı ve 3. guard olmaya hazır olduğunu basın toplantısıyla açıkladı . Lakers ve Heat’te olduğu gibi başarı uğruna yapılan fedakarlıklar bu takımda da bu yaz oldukça göze çarptı . Özetleyecek olursak Magic gücünden hemen hemen hiçbir şey kaybetmedi , üstüne koydu . Çoğu otoriteye göre ligin en iyi benchine sahip olan şampiyonluk adayı bu sene de çok can sıkacağa benziyor . Son olarak ufak bir not ; emekliliğini açıklayan 13 yıllık veteran Foyle , takımda gelişiminden sorumlu yönetici konumunda işe başladı . Bundan sonra gençlerin üzerinde Foyle’un tecrübelerini göreceğiz .
Golden State Warriors – Detroit Pistons
Bu iki takımı aynı başlık altında topladım çünkü her iki takım da ölü sezonda transferlerden çok satışlarıya ön planda oldular . Golden State’den başlayacak olursak , takımlarının satışı gerçekleşti . Yepyeni bir devir açıldı onlar adına . Bu yeni devrin bombası da David Lee oldu . Knicks’in 2011 planları doğrultusunda yolladığı Lee , Warriors yolunu tuttu ve bu sezon itibariyle bir takım taşıyacak . Omuzlarında hiç olmadığı kadar yük var . Buna rağmen yükünü hafifleten bir etmen var ; yardımcıları . Warriors’un diğer yıldızları Stephen Curry ve Monta Ellis başarıya aç isimler . Curry’nin zaten mükemmel bir iş ahlakı var ve Monta Ellis de artık akıllanmış bir görüntü çiziyor . Bu 3’lü diğerleri kadar önde olmasa da derinden işleyecek ve zayıflayan Batı’da playoff kovalayacak . Tüm yazı satış dedikodularıyla geçiren bir diğer takım ise Pistons oldu . Warriors’un aksine onların satış işleri uzadı , bir çırpıda bitmedi . Bunun bir sebebi de takımı almak için çok aday olması kuşkusuz . Detroit’in tüm spor takımlarına sahip olan Mike Ilitch de dahil olmak üzere 4 yatırımcı klübün peşinden koşuyor ki bu da her geçen gün Pistons’ın değerinin artmasına sebep oluyor . Takımla ilgilenen isimler arasında da son dönemlerin modası olan vazgeçilmez Araplar da bulunuyor . Eğer satış Dubaili şirkete gerçekleşirse birçok büyük futbol liginden sonra Arap etkisini NBA’de görmek ilginç olacak . Takımdaki tüm bu yoğun ortama rağmen Pistons büyük bir kumara kalkıştı . Joe Dumars bombayı patlattı ve Tracy McGrady ile anlaştıklarını duyurdu . McGrady kalitesi tartışılmayacak bir oyuncu ancak bu durum kumarın büyüklüğü gerçeğini değiştirmiyor . McGrady transferini yorumlamaya kalkınca ise karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor . Pistons’taki oyuncu bolluğu . Yani McGrady’nin tam verimle kullanılması demek takımdan birçok oyuncunun sürelerinden fedakarlık etmesi olacak ki bu da zor bir ihtimal . Bu sebeple bu ay içinde Pistons takımından içinde Hamilton ve Prince’in de bulunduğu mantıklı bir takas hamlesi bekleniyor . En azından umulan bu , olması gereken bu . Yoksa düşüşteki McGrady kumarı boş yere oynanmış olacak .
Minnesota Timberwolves
Bunca olumlu paragrafın ardından sıra geldi onlardan bahsetmeye . Gönül isterdi ki onlar için de 1-2 olumlu cümle karalayalım ancak maalesef David Kahn ve ekibi bize en ufak bir malzeme sağlayamadı bu konuda . Zaten kötü yönetilen bir organizasyondu Wolves . Kötü yönetilmesinin yanında amaçsız bir organizasyon . Sürünmeyi seven bir organizasyon . Bu yaz Kahn yaptığı son hamleyle artık bu düşünceleri beyinlere kazımış oldu . Takımın bayrak oyuncusu , doğru düzgün oynayan tek oyuncusu 20-10’luk Al Jefferson’ı draft hakkı karşılığında takas ederek bir menejerlik katliamına yol açtı . Ancak cap durumlarının müsait olması sebebiyle bu hamleye kimse ağzını açamadı , herkes şaşkınlıkla izlemekle yetindi . Buna karşılık takıma Beasley katıldı . Katılır katılmaz uyuşturucuyla gündeme geldi ve tam unutuluyordu ki Kahn duruma müdahale etti . Oyuncularının bağımlı olduğunu anlatan bir saatlik bir konuşma yaptı. Bunun sonucunda NBA yönetiminden ceza aldı ancak takımı yeterince yıpratmış oldu . Takımın dayanabileceği tek direk Kevin Love gibi görünüyor . Umuyoruz ki Kahn onu fark etmeyecek . Eğer fark ederse takımdaki geleceği çok uzun olmayacaktır çünkü Wolves takımı lanetlenmiştir . David Kahn Laneti !
Takas İsteyenler
Artık hemen hemen ölü sezonun sonuna gelmiş bulunuyoruz . En azından merakla beklenen tüm oyuncular yeni takımlarıyla anlaştılar . Bundan sonra takımlar sürpriz takaslar kovalayacaklar . Bu sürpriz takasları düşünen takımların da adresi bu ay içinde belli oldu . NBA yıldızları Carmelo Anthony ve Chris Paul takas talebinde bulundular . Onları almak için başta Knicks ve Magic olmak üzere birçok takım harekete geçti . Chris Paul’le konuşan takım yönetimi oyuncuyu bu takas fikrinden soğuttu ancak hemen ardından gelen Okafor’la beraber yollayacağız mesajı kafaları tekrar karıştırdı . Ancak şu sıralar New Orleans cephesinde sular durulmuş durumda . Görünüşe bakılırsa süperstar bu yıl da Güneybatı’da ter dökecek . Denver’daki durum ise bundan biraz farklı . Bir sabah şok bir kararla başarılı Mark Witgenstein ve ekibiyle yolları ayıran yönetim yerine Ujiri ve ekibini getirdi . Kaos ortamında yönetimin başına geçen Ujiri durumu her ne kadar toparlamaya çalışsa da takımın her an Carmelo Anthony ile yolları ayırabileceği konuşuluyor ve tıpkı Hornets’te olduğu gibi Anthony’nin yanında Billups’ın da yollanabileceği söyleniyor . Okafor-Paul ikilisinden daha iştah kabartıcı bu ikili ise her an takım değiştirebilir . Yazın başında yarışı kaybeden Knicks bu sefer tüm gücüyle yükleniyor elinde ne var ne yok vermeye hazırlanıyor . Bir daha kaybetme lüksleri yok ve eğer Carmelo takım değiştirecekse büyük ihtimalle NY şehri yolunu tutacak . Melo için diğer adaylar da Wizards , Rockets , Clippers , Nets ve Magic ancak tüm bu takımların Knics’in oldukça gerisinde olduğu gelen haberler arasında .
Uzun bir yazının sonuna geldik . NBA tarihinin en hareketli ölü sezonuna da bu uzunlukta bir yazı yaraşırdı zaten . Önümüzdeki sezon çok farklı bir NBA izleyeceğiz . Herkesin gözü Wade-James-Bosh üçlüsünde olacak . Lakers ünvanını korumaya ve Jackson’la beraber yeni bir three-peat’e imza atmaya çalışacak . 2000’li yılların allstar kadrosunu kuran Celtics ise tecrübesiyle can yakacağa benziyor . Bunların yanında diğer şampiyonluk adayları ise birkaç yıldır olduğu gibi oturmuş sistemiyle Orlando Magic ve eğer süperyıldızlarını kaybetmezse Denver Nuggets olacak . Genel olarak baktığımızda Heat dışında şampiyonluk yarışına yeni eklenen bir isim olmadı ancak şu bir gerçek ki yıllardır NBA’de süren Batı hakimiyeti son buldu . Birçok yıldız Batı’dan Doğu’ya geçiş yaparken artık ligde bazı şeylerin değiştiğinin habercisi oldular . Artık her iki konferansta da kıyasıya rekabet seyredeceğiz . Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle .
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder